Tüm aileyi ve mahalle çocuklarını bile etkileyen...
Bir sevgili arkadaşım: "bu kadar guzel ve manalı bir photo olabilirrrrrrr!" yorumunu yazmış; düşündüm...Haklıydı...
Bu fotoğrafın manası çok; benim, bizim için...
Anlamını düşünüünce bu fotağrafın; bana;
- Çocukluğumda sahip olduğum üç hayalin gerçekleştiğini gösterir (biri fotoğraflanamasa da)..
- Sevgili Annemin tedavisini kolaylaştırandır; ona sürekli dua ettiren...
- Üçümüzün ilk araba ile tatilini belgeler...
- Çoğu Volkswagen Beetle'da olduğu gibi, ana elektrik gücünü marş dinamosuna yol veren selenoid valvin tutuklukları ile gece-gündüz mücadele halinde, Aynur'un hemen her park yerinde bu arabayı itmesi ile çalıştırmalarımızı hatırlatır.
İlaveten,
- Şehirlerarası seyehatte yol boyunca karşılaştığımız diğer Volkswagen Beetle sürücüleri ile selamlaşmamızı...
- İdamesi için yurtdışından taşıdığım malzeme ve boyaları...
- Yaklaşık 4 ay süren boyama işimizde, titizlenmeme kızan boyacı ustanın bu zahmet ve eziyetle getirdiğim boyayı arabanın altına da atmasını,
- Eskişehir'de mayaladığımız "Volkswagen Beetle" sürücülerinden oluşan amatör topluluğu, o topluluğun Cumhuriyet Bayramlarında şehir turlarını, yeni planladığımız Hava Müzesinin önündeki son duraklarımızı ve orada Eskişehir Valisi Ali Fuat GÜVEN'in de katılımı ile hamburger / bira keyfini...
- Satıldığında araba hane halkı yanında mahalle çocuklarımızın günler süren üzüntüsü, ağlayışları...
hatırlatır; burnumun direğini sızlatarak...
VW Beetle etkisi ilk gemçliğimizden beri vardı belki ama "kamplumbağa" felsefesi ve beetle'ın endüstriyel anlamını öğrenmeye çalışmıştım. VW Beetle, bir dönem yolumuzu aydınlatmış, farklı sosyal sorumluluklar almıştık sayesinde..
Hala burnum direği sızlar..
Can EREL
05.10.2012
"Ankara - Avrupa asfaltı üzerinde bir yaşlı kaplumbağa yavaş yavaş yürüyor.
YanıtlaSilİkircikli.
Kemikleşmiş sırtı, kararmış kurşun rengindeki gövdesi, yılların kırışıklarını taşıyan başı, belli belirsiz ayaklarıyla asfaltın üstünde hiç kimsenin anlayamayacağı kadar zor bir geziye çıkmış.
Geniş asfalt bizim kaplumbağa için sanki Gobi çölü ya da Büyük Sahra.
Uçsuz bucaksız...
Ne bir tutam ot...
Ne biraz yeşillik...
Ne bir ağaç.
Kaplumbağa çabalıyor asfaltın üzerinde; arada bir çok uzaktan gelen bir hışırtı ya da gürültü duysa, hemen başını ve bacaklarını kabuğunun içine çekiyor; kendisini koruduğunu ya da görünmeyen bir yaratık olduğunu sanıyor. Zavallı kaplumbağa devekuşu değil ki başını kuma soksun; elbette kabuğunun içine çekecek.
Sonra usul usul başını yine çıkarıyor kaplumbağa, sağı solu dinliyor; yürümesini sürdürüyor."
İlhan Selçuk (Kaplumbağa Hikayesi)
Anarak...
Işıklar içinde uyusun...