Daha iyi bir dünya arayışında yararlandığımız...
An
Die Musik
(Müziğe)
“Sen,
ey güzeller güzeli sanat,
Acıyla
örülü anlarımda, defalarca
Hayatın
çılgınlıkları içinden kurtardın beni hep
Sıcak
bir sevgi getirdin kalbime,
Daha
iyi bir dünya sundun bana
Gün
oldu, senden kopan bir iç çekiş,
Senden
yansıyan tanrısal bir ses
Evrendeki
en iyi anları sundu bana.
Sen,
ey güzeller güzeli sanat,
Bütün
bunlar için teşekkürler sana”
Franz
SCHUBERT
(Çeviren:
Faruk YENER)
|
|
Yaradan’ın kusursuz sistemi olan “Evren”in mükemmel orantıları ve ilişki düzeni, (Momentumun Korunumu, Kütlenin Korunumu, Enerji Korunumu, Kütle-enerji Eşdeğerliliği gibi) korunum yasaların sürdürülebilirlikleri sayesinde insanoğlu var olur; mevcut estetiği sezebilir ve bu sezgi ile gerçekleştirdikleri ile kendisi de gelişir.
Muhteşem denge, simetri ve oranlara
sahip evrenin ve tabiatın gözlenmesi ve incelenmesi, uyumun farkına varılması
insanı öncelikle ilahı planı taklide yöneltmiştir.
Yaradan’ın “Büyük Evren”in
düzenini kurmasına benzer bir şekilde bir “Küçük Evren” olan insan da
aklı, bilgisi, gücü ve gönlü ile aynı düzeni kendinde kurmaya çalışmıştır.
Kültürel bir varlık olan
insanın sahip olduğu içinde bulunduğu mekan ve zamana ait kültürün maddi
objelerinden (nesnelerinde) etkilenip yararlanarak tüm duyuları için yeni
nesneler üretmeye, iyi bir dünyada oluşumuna bu yapıtları ile katkı sağlama çabası
hep mevcuttur. Bu çabada, nesnel yapıtların oluşturulabilmesi, insanın duyu ve
duygularına bağlı bilgilerin doğruluğunu inceleyen bilim olarak, estetik
gerekliliği ve katkısı ile mümkün olabilmiştir.
Estetik duygusunun
gerekliliği ve katkısı ile insanın oluşturduğu nesnel yapıtlar, yani nesneleşmiş
estetik sonucu sanat oluşmuştur.
Sanat eserini meydana
getiren kişilere sanatçı, sanat eserine estetik obje, sanat eseriyle estetik
ilgi kuran kişilere de estetik süje denilir.
Sanatçı doğada gördüklerini,
şekil, renk, ses ve anlatım olarak taklit ve yansıtan değil kendine ait görüş,
seçiş ve anlatış ile yaratarak ortaya koyarak estetik objeler, yani sanat
eserleri oluşturur.
Sanat eseri deyince;
· Edebi sanatlar, roman, hikaye, şiir, tiyatro
eserleri,
· Müzik,
· Mimarlık,
· Resim, grafik ve plastik sanatlar,
· Sinema – Tiyatro sanatları,
· Dans,
gibi sanatın bütün
alanlarında verilmiş (ve estetik değeri olan) eserler sayılabilir.
İnsan, gerçek bir dünyada bizzat
insanoğlu tarafından koyulmuş ve yaygın kabul gören;
· Bilgilerini düzenleyen doğruluk,
· Ahlâkını düzenleyen iyilik,
· Ekonomisini ve pratik hayatını düzenleyen
yararlılık,
· Estetik hayatını düzenleyen güzellik,
değerleriyle yaşar. Bu
değerleri ortaya koyan, bir şeyi iyi, güzel yapan da yine insandır.
Sanat eserlerinde de, onları
estetik obje haline getiren bazı özellikler estetik değer olarak bilinir.
Sanat estetik değeri eserinin güzelliği ile oluşur. Eser ne derece güzel ise o
derece değerlidir.
Güzellik, zamana, topluma,
insana hatta insanın yaşına, mesleğine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma
göre değişen, izafi (rölatif) bir değer olsa da estetik denilen soyut kavramın
dışa vurmuş, halinden başka bir şey değildir.
Dolayısıyla estetiğin en
temel kavramı güzelliktir; bir “sanat felsefesi” olan estetiğe “güzellik
felsefesi” denilmesinin sebebi de budur.
Doğada güzel olanlar
incelendiğinde, açık veya gizli olarak, bütünün parçaları arasında dengeli
oransal ölçüye dayalı ve simetriye bağlı düzende karmaşık çokluğun güçlü uyumu
görülür. Doğal güzellikte karşıtların gerilimine dayanan nitelik de mevcuttur.
Sanatçı,
· Bilinen ve algılanan (duyularımıza hitap eden)
nesneler bölgesi,
· Bilinebilir (bilimin uğraşı alanı olan, henüz
bilinmeyen fakat bilinmesi kuramsal olarak mümkün olan) nesneler bölgesi,
· Bilinmesi mümkün olmayan (iki bölgenin temelindeki
artalan, acizliği kabul etmeyen egonun insan onu yok saydırdığı) nesneler
bölgesi,
içinde doğadaki orantı,
simetri ve dengeli uyumu (harmoni) yakalayıp onu eselerinde yansıtmak
ister. Bu değerlendirmeye örnek olarak musiki nağmelerini dinlerken vecde
gelip hareket eden ve kendinden geçerek dönen Mevlevi Semazenlerin ve buz
pateni dansçılarının dönme hareketleri gösterilebilir:
Gezegenler güneşin etrafında periyodik yörüngelerde dolanırlar. Dünya
eliptik bir yörüngeye sahip olduğundan bu yörünge boyunca hızı değişkendir.
Güneşe yakınken daha hızlı, uzakken daha yavaş hareket eder. Bunun nedeni
“açısal momentumun korunumu kanunu” ile açıklanabilir: açısal momentum adı
verilen bir fiziksel büyüklüğün sabit kalması, yani her an kendini tekrarlaması
ile gizli simetri oluşur.
Mevlânâ Celâleddin Rumî (1207-1273) belirtilen gizli simetriyi görüp,
şiir söylerken dönerek dans ederek yaşamına uygulamıştır. Şiir, müzik ve dansı
birleştirmekten öte insanlığa sevgiyi, barışı ve estetik güzellikleri öğreten
Mevlânâ, “Sema” olarak adlandırılan sürekli dönüşlü dansı ile, ilahî simetriyi
yansıtarak, tüm evrende en temel hareketin “bir merkez etrafında dönme
hareketi” olduğunu sezgisel olarak göstermiştir.
Kollarını açıp döndüklerinde yavaş, kapatarak döndüklerinde ise hızlı
bir şekilde dönen buz pateni dansçılarının hareketi de bu gizli simetri
algısından kaynaklanır.
Sanatçı, açık veya gizli
olarak yaralandığı simetri ve harmoni seviyesine göre de sanat eserinin
estetikten alacağını bilir. Doğadaki orantı, simetri ve dengeli uyumu (harmoni)
eselerine yansıtması eyleminde;
· Asimetrik bir yapıt oluştursa bile arka planda
simetrik temel, varlığını hep devam ettirmeye,
· Dengeli bir (harmoni) uyumu esas almaya ve
sürdürmeye,
çabalar.
Bu çalışmada, insanın iyi
bir dünya arayışı çabasında sanatın müzik öğesi esas alınmış ve müzik özelinde
inceleme ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Doğada var olan açık ve
gizli simetri, dalgalarla yayılan sesin de temelinde bulunur. Ses dalgaları
kendini her periyodun sonunda tekrarlayan simetrik bir yapı içerirler.
İnsanoğlu, ses dalgasında bu simetrik yapıyı modüle ederek (isteğine göre
şekillendirerek) söz ve müzik üretir.
Tarih öncesi devirlerde suların şırıltısı, kıyıya vuran dalgaların ve
rüzgarın uğultusundan esinlenen insanoğlu, hayvan bağırsaklarından yapılan
ipleri çekerek, boynuz, kemik ya da odundan boruları üfleyerek, içi boş bir
kütüğe deri geçirip vurarak, doğadaki sesleri taklit etmeye başladılar.
İnsanoğlu, başlangıçta işaret vermek amacıyla kullandığı bu sesleri daha sonra
arzu ve beğenilere göre düzenleyerek ilkel müziği yaratmıştır.
Eski Yunan' da, Pythagoras (M.Ö. 586) okulunun (Quadrivium) programına
göre, müzik, (aritmetik, geometri ve astronomi ile beraber) matematiğin 4 ana
dalından biri olarak kabul edilmiştir. Pyhagoras, bir telin değişik boyları ile
değişik sesler elde edildiğini ortaya çıkartmış ve bugün kullanılmakta olan
müzikal dizinin temelini oluşturmuştur.
Konfiçyüs (M.Ö. 551-478) belirli modların insanlar üzerine etkisini
incelemiştir.
Platon (Eflatun, M.Ö. 428-348) müziği etiğin bir parçası olarak kabul
etmiştir. Platon’a göre göksel (ilahi) müzikte yankılanır, ritim ve melodi gök
cisimlerinin devinimlerini taklit eder.
Müzikteki ritim (kendini
tekrarlayan tempo) ve melodinin altında duran simetrik yapıdır denilebilir.
Kaynakları ve başlangıçları
(teksesli) birbirlerinden çok da farklı olmayan batı ve doğu müzikleri farklı
gelişmiş
· Felsefe,
· Şiir,
· Komalar,
· Ritim / usullerden,
oluşan dört temel unsur ile
birbirinden ayrılmıştır.
· Batı müziği medeniyetten, Doğu müziği maneviyattan,
gelen bir müziktir.
· Batı müziği toplumun, Doğu müziği insanın iç
dünyasının ürünüdür.
· Batı müziği “bilinmesi mümkün olmayan nesneler
bölgesini görmezlikten gelerek nesnellik, pozitiflik, yerellik varsayımına,
akla dayanmış iken Doğu müziği daha içsel ve duygulara dayalıdır.
· Doğu müziği bütünsel (küresel), Batı müziği
indirgeyicidir.
· Batı müziğindeki oktav sistemi sesleri sekiz notaya
ayırarak tam ve yarım seslerle müziği sınırlandırırken, Doğu müziğinde ise
ayrıca çeyrek sesler vardır.
Batı’da 400 sene önce, müziği harmonize yapmak ve çoksesliliği
yaratabilmek için, komalar (mikro aralıklar) kaldırılarak aradaki sesler
atılmış, sesler piyano tuşlarına göre isim aldığı belirtilmektedir.
· Batı müziğinde simetri daha belirgin iken Doğu müziğinde simetri
nispeten daha gizlidir. Özellikle klasik batı müziğinin bu kadar fazla
hayranının bulunmasını simetrinin daha kolay algılanıp güzelliğine varılmasına
dayandıranlar vardır.
· Batı müziğinde ritim ile melodiyi ayırt etmek kolay iken Doğu müziğinde
makam ve melodi girift bir şekilde birbirinin içine geçmiş durumda ve daha ahretle
(uhrevi) ilgilidir; anlaşılması kolay değildir. [1]
Kaynağı ve gelişimi ne olur
ise olsun, müzikte de gizli simetri (veya gizli uyum) üzerine kurulu bir yapı
olduğu bu yapı simetrik olmasa bile simetriden sezgisel olarak yararlanıldığı
çok açıktır.
Her makam ayrı bir simetri
içerir, ayrı bir duygu yansıtır. Bu simetri üzerine kurulan müzik simetriden
bağımsız değil onunla yoğrulup tam bir bütünlük arz eder. Estetik olan ve güzel
müzik eseri olarak değerlendirdiklerimiz de zaten bu türden gizli simetri
taşıyanlardır. [2]
Müzik ile daha
iyi bir dünya arayışı..
Müziğin etkileri ve bu
etkilerin tespiti de insanoğlunun bilimsel çalışmalarında bir konu olmuştur.
Louis MAKIELLO tarafından "The Mozart Effect" başlıklı Ocak
2012 ayında yayınlanan makalede, “Mozart Etkisi” olarak adlandırılan müzik
etkisinin değişik alanlarda araştırılması ve sonuçlarına yer vermiştir:
· Zeka gelişimde müzik etkisi:
Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları tarafından 1995 yılında Mozart’s
Sonata for Two Pianos, K. 448 dinleyen öğrencilerin mekansal IQ testlerinde
daha iyi oldukları tespit edilmiştir.
· Süt üretimi veriminde müzik etkisi:
Brittany-Fransa’daki rahiplerden sonra byugün İsrail’den İngiltere'ye
çiftçiler ineklere klasik müzik çalmaktadır. İspanyol, El Mundo gazetesi,
Villanueva del Pardillo’da sağım zamanında Mozart’s Concerto for Flute and Harp
in D, dinleyen ineklerin diğer çiftlikteki (28 litre veren) ineklerden
daha fazla, 30 to 35 litre süt verdiklerini yazmıştır.
· Prematüre bebeklerin tedavi başarısında müzik etkisi:
Pediatrics dergisinin Ocak 2010 tarihli sayısında yayınlanan İsrail’li
bilim adamlarının bir araştırmasında 30 dakika Mozart dinleyen prematüre
bebeklerin diğerlerine göre daha sakin ve iyi kilo aldığı belirtilmiştir.
· Atıksu arıtma veriminde müzik etkisi:
Alman Mundus şirketi 2010 yılında Berlin’deki bir atık su arıtma
tesisi’de biyokütle yiyen microplara Mozart’ın Sihirli Flüt’ünü dinletti.
Çalışma iptal edildikten aylarca sonra normal şartlarda 7000 m3 olması gereken
atığın 6000 m3 olarak çıktığının bulunduğu tespit edildi.
· Bitki büyüme sağlığında müzik etkisi:
Bitkilere müzik dinletme yönünde çalışmalar 1970'lerden beri
uygulanmaktadır. Bazı denemelerde yumuşak müzik dinleyen bitkilerin sağlıklı
daha sağlıklı büyümelerine karşı rock dinleyenlerde öncelikle yaprak küçülmesi
ve müzik yönünün tersine büyüme sonucu 16 günde öldüğü tespit edildi. En iyi
sonucu Sitar ile yapılan Hint müziği vermişti.
· Üzüm ve bağ sağlığında müzik etkisi:
Toscana, İtalya’da müzik sever bir bağ sahibinin bağ haşereleri ile daha
doğal yöntemlerle mücadele için her gün 24 saat sireyle Mozart dahil klasik
eserlerden derlediği bir müziği asmalarına dinletmesi sonucunda hoparlörlere
daha yakın sarmaşıkların daha hzlı olgunlaştığını tespit etti. Floransa
Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi 2006 yılında benzer bir çalışmada asma
başına ve toplam yaprak alanı büyümesi ile üzüm olgunlaşmasında müziğin olumlu
etkilerini belirenmiştir.
· Sıçanların labirentlerdeki seyahat etkinliğinde müzik etkisi:
"Mozart etkisi" adlı çalışmaya 1995 yılında katılan Frances
Rauscher ana karnından itibaren başlayarak doğumundan 60 gün sonrasına kadar
Mozart dinletilen sıçanların sabit dalga boyunda veya, music by Philip Glass’ın
minimalist müziklerini dinleyen diğerlerine labirentlerde yollarını daha aza
hata ile ve daha hızlı bulduklarını saptamıştır.
Müziğin; bireyden yola çıkarak toplumsal yaşamı etkileyecek yönde
kullanımına dair diğer tespitler de mevcuttur:
· Dini müzikler; insanı o anın içine çeker, derin bir huzur ve ruhanilik
hissetmesini acılarını unutmaya ve geçirmeye katkı sağlar.
· Gregoryen İlahileri, sessizce çalışmak ve meditasyon yapmam için uygundur;
stresi de azaltabilir.
· Barok müziği, istikrar, düzen, tahmin edilebilirlik, emniyet hisleri, çalışma
için zihinsel açıdan uyarıcı bir ortam yaratır.
· Haydn ve Mozart; konsantrasyon, hafıza ve üç boyutlu algıyı
geliştirebilir.
· Romantik müzik; sempati, merhamet ve sevgiyi arttırmak için
kullanılabilir.
· İzlenimci müzik (Debussy, Ravel); yaratıcı dürtüleri günışığına
çıkarabilir, bilinçaltı iletişime geçilmesini sağlayabilir.
· Caz, blues gibi anlatımcı dans ve müzik türleri; neşelendirir, ilham
verir, büyük sevinç ve üzüntüleri açığa çıkarır, espri ve kinayeleri aktarır.
· Salsa, rumba gibi Güney Amerika müzikleri, bedeni harekete geçirir, kalp
atışlarını, nefes alış-verişi arttırır.
· Big Band, Pop, Country türleri; hisleri ele geçirir ve kişide mutluluk
hissi yaratır
· Baskın ritmleri olmayan ortam ya da New Age müzikleri; zaman ve yer algısını
genişleterek canlılık duygusu yaratır.
· Heavy Metal, Punk, Rap, Hip Hop ve Grunge; sinir sistemini harekete
geçirerek dinamik bir şekilde hareket etmeyi ve kendini ifade etmeyi sağlar.
Müziği "anadil öğrenme yöntemi" ile öğreterek çevresine
daha duyarlı ve hızlı uyum sağlayabilme yeteneği olan çocuk ve gençler
yetişmesine katkı sağlayan Shnichi SUZUKİ "Sevgi ile Eğitmek" isimli
eserinde;
"Sebep olmadan sonuç olamaz. İyi bir yetişme tarzı ve iyi bir
eğitim, yüksek ve saf bir zekanın yanı sıra üstün duyu ve duygular geliştirir.
…
İyi çevre koşulları ve iyi eğitimi çocukların güzel ve mutlu
yaşamalarına neden olur ki bu da insanlığın geleceği için ümit ve ışık vaat
eder.
…
Yaşayan ağaç tomurcuk verir; her dalında güzel çiçekler açar ve bu
doğanın muhteşem döngüsüdür. Bence, insanoğlu da doğayı örnek almalı ve meyve
vermelidir. İnsanın hayattaki en önemli hedefi sevgiyi, hakikati, erdemi ve
güzelliği aramaktır."
tespitinin ve çalışmalarında elde ettiği sonuçların iyi bir dünya
arayışında yararlanılması gereken ipuçları taşımaktadır.
O halde, estetik kriterinin
doğadaki gizli veya açık simetriler ile bu simetrilerin sezgisiyle yaratılan
güzel müzik eserlerinden birey ve toplumlar yaşam kalitesini yükseltmek ve daha
iyi bir dünya için daha fazla yararlanmak gerekmez mi?.
Can EREL
20 Mayıs 2012
Faydalanılan Kaynaklar :
4.
CAMPBELL, D. (.Çeviri: ÇUBUKÇU, Feryal); "
Mozart Etkisi", Kuraldışı Yayıncılık; İstanbul; 2002.
5.
ERGÜN, Mustafa; "Estetik (Sanat
Felsefesi)".
9.
SUZUKI, Shnichi; "Sevgi ile Eğitmek”; Porte
Müzik Eğitim; 2010.