20121007

"Faros" bazen müziktir...


Daha iyi bir dünya arayışında yararlandığımız...

An Die Musik
(Müziğe)


“Sen, ey güzeller güzeli sanat,
Acıyla örülü anlarımda, defalarca
Hayatın çılgınlıkları içinden kurtardın beni hep
Sıcak bir sevgi getirdin kalbime,
Daha iyi bir dünya sundun bana
Gün oldu, senden kopan bir iç çekiş,
Senden yansıyan tanrısal bir ses
Evrendeki en iyi anları sundu bana.
Sen, ey güzeller güzeli sanat,
Bütün bunlar için teşekkürler sana”

Franz SCHUBERT
(Çeviren: Faruk YENER)


Yaradan’ın kusursuz sistemi olan “Evren”in mükemmel orantıları ve ilişki düzeni, (Momentumun Korunumu, Kütlenin Korunumu, Enerji Korunumu, Kütle-enerji Eşdeğerliliği gibi) korunum yasaların sürdürülebilirlikleri sayesinde insanoğlu var olur; mevcut estetiği sezebilir ve bu sezgi ile gerçekleştirdikleri ile kendisi de gelişir.

Muhteşem denge, simetri ve oranlara sahip evrenin ve tabiatın gözlenmesi ve incelenmesi, uyumun farkına varılması insanı öncelikle ilahı planı taklide yöneltmiştir. 

Yaradan’ın “Büyük Evren”in düzenini kurmasına benzer bir şekilde bir “Küçük Evren” olan  insan da aklı, bilgisi, gücü ve gönlü ile aynı düzeni kendinde kurmaya çalışmıştır.

Kültürel bir varlık olan insanın sahip olduğu içinde bulunduğu mekan ve zamana ait kültürün maddi objelerinden (nesnelerinde) etkilenip yararlanarak tüm duyuları için yeni nesneler üretmeye, iyi bir dünyada oluşumuna bu yapıtları ile katkı sağlama çabası hep mevcuttur. Bu çabada, nesnel yapıtların oluşturulabilmesi, insanın duyu ve duygularına bağlı bilgilerin doğruluğunu inceleyen bilim olarak, estetik gerekliliği ve katkısı ile mümkün olabilmiştir.

Estetik duygusunun gerekliliği ve katkısı ile insanın oluşturduğu nesnel yapıtlar, yani nesneleşmiş estetik sonucu sanat oluşmuştur.

Sanat eserini meydana getiren kişilere sanatçı, sanat eserine estetik obje, sanat eseriyle estetik ilgi kuran kişilere de estetik süje denilir.

Sanatçı doğada gördüklerini, şekil, renk, ses ve anlatım olarak taklit ve yansıtan değil kendine ait görüş, seçiş ve anlatış ile yaratarak ortaya koyarak estetik objeler, yani sanat eserleri oluşturur.

Sanat eseri deyince;
· Edebi sanatlar, roman, hikaye, şiir, tiyatro eserleri,
· Müzik,
· Mimarlık,
· Resim, grafik ve plastik sanatlar,
· Sinema – Tiyatro sanatları,
· Dans,
gibi sanatın bütün alanlarında verilmiş (ve estetik değeri olan) eserler sayılabilir.

İnsan, gerçek bir dünyada bizzat insanoğlu tarafından koyulmuş ve yaygın kabul gören;
· Bilgilerini düzenleyen doğruluk,
· Ahlâkını düzenleyen iyilik,
· Ekonomisini ve pratik hayatını düzenleyen yararlılık,
· Estetik hayatını düzenleyen güzellik,
değerleriyle yaşar. Bu değerleri ortaya koyan, bir şeyi iyi, güzel yapan da yine insandır.

Sanat eserlerinde de, onları estetik obje haline  getiren bazı özellikler estetik değer olarak bilinir. Sanat estetik değeri eserinin güzelliği ile oluşur. Eser ne derece güzel ise o derece değerlidir.

Güzellik, zamana, topluma, insana hatta insanın yaşına, mesleğine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma göre değişen, izafi (rölatif) bir değer olsa da estetik denilen soyut kavramın dışa vurmuş, halinden başka bir şey değildir.

Dolayısıyla estetiğin en temel kavramı güzelliktir; bir “sanat felsefesi” olan estetiğe “güzellik felsefesi” denilmesinin sebebi de budur.

Doğada güzel olanlar incelendiğinde, açık veya gizli olarak, bütünün parçaları arasında dengeli oransal ölçüye dayalı ve simetriye bağlı düzende karmaşık çokluğun güçlü uyumu görülür. Doğal güzellikte karşıtların gerilimine dayanan nitelik de mevcuttur.

Sanatçı,
· Bilinen ve algılanan (duyularımıza hitap eden) nesneler bölgesi,
· Bilinebilir (bilimin uğraşı alanı olan, henüz bilinmeyen fakat bilinmesi kuramsal olarak mümkün olan) nesneler bölgesi,
· Bilinmesi mümkün olmayan (iki bölgenin temelindeki artalan, acizliği kabul etmeyen egonun insan onu yok saydırdığı) nesneler bölgesi,
içinde doğadaki orantı, simetri ve dengeli uyumu (harmoni) yakalayıp onu eselerinde yansıtmak ister. Bu değerlendirmeye örnek olarak musiki nağmelerini dinlerken vecde gelip hareket eden ve kendinden geçerek dönen Mevlevi Semazenlerin ve buz pateni dansçılarının dönme hareketleri gösterilebilir:

Gezegenler güneşin etrafında periyodik yörüngelerde dolanırlar. Dünya eliptik bir yörüngeye sahip olduğundan bu yörünge boyunca hızı değişkendir. Güneşe yakınken daha hızlı, uzakken daha yavaş hareket eder. Bunun nedeni “açısal momentumun korunumu kanunu” ile açıklanabilir: açısal momentum adı verilen bir fiziksel büyüklüğün sabit kalması, yani her an kendini tekrarlaması ile gizli simetri oluşur. 

Mevlânâ Celâleddin Rumî (1207-1273) belirtilen gizli simetriyi görüp, şiir söylerken dönerek dans ederek yaşamına uygulamıştır. Şiir, müzik ve dansı birleştirmekten öte insanlığa sevgiyi, barışı ve estetik güzellikleri öğreten Mevlânâ, “Sema” olarak adlandırılan sürekli dönüşlü dansı ile, ilahî simetriyi yansıtarak, tüm evrende en temel hareketin “bir merkez etrafında dönme hareketi” olduğunu sezgisel olarak göstermiştir.

Kollarını açıp döndüklerinde yavaş, kapatarak döndüklerinde ise hızlı bir şekilde dönen buz pateni dansçılarının hareketi de bu gizli simetri algısından kaynaklanır.

Sanatçı, açık veya gizli olarak yaralandığı simetri ve harmoni seviyesine göre de sanat eserinin estetikten alacağını bilir. Doğadaki orantı, simetri ve dengeli uyumu (harmoni) eselerine yansıtması eyleminde;
· Asimetrik bir yapıt oluştursa bile arka planda simetrik temel, varlığını hep devam ettirmeye,
· Dengeli bir (harmoni) uyumu esas almaya ve sürdürmeye,
çabalar.

Bu çalışmada, insanın iyi bir dünya arayışı çabasında sanatın müzik öğesi esas alınmış ve müzik özelinde inceleme ve değerlendirmeler yapılmıştır.

Doğada var olan açık ve gizli simetri, dalgalarla yayılan sesin de temelinde bulunur. Ses dalgaları kendini her periyodun sonunda tekrarlayan simetrik bir yapı içerirler. İnsanoğlu, ses dalgasında bu simetrik yapıyı modüle ederek (isteğine göre şekillendirerek) söz ve müzik üretir.

Tarih öncesi devirlerde suların şırıltısı, kıyıya vuran dalgaların ve rüzgarın uğultusundan esinlenen insanoğlu, hayvan bağırsaklarından yapılan ipleri çekerek, boynuz, kemik ya da odundan boruları üfleyerek, içi boş bir kütüğe deri geçirip vurarak, doğadaki sesleri taklit etmeye başladılar. İnsanoğlu, başlangıçta işaret vermek amacıyla kullandığı bu sesleri daha sonra arzu ve beğenilere göre düzenleyerek ilkel müziği yaratmıştır.

Eski Yunan' da, Pythagoras (M.Ö. 586) okulunun (Quadrivium) programına göre, müzik, (aritmetik, geometri ve astronomi ile beraber) matematiğin 4 ana dalından biri olarak kabul edilmiştir. Pyhagoras, bir telin değişik boyları ile değişik sesler elde edildiğini ortaya çıkartmış ve bugün kullanılmakta olan müzikal dizinin temelini oluşturmuştur.

Konfiçyüs (M.Ö. 551-478) belirli modların insanlar üzerine etkisini incelemiştir.

Platon (Eflatun, M.Ö. 428-348) müziği etiğin bir parçası olarak kabul etmiştir. Platon’a göre göksel (ilahi) müzikte yankılanır, ritim ve melodi gök cisimlerinin devinimlerini taklit eder.

Müzikteki ritim (kendini tekrarlayan tempo) ve melodinin altında duran simetrik yapıdır denilebilir.

Kaynakları ve başlangıçları (teksesli) birbirlerinden çok da farklı olmayan batı ve doğu müzikleri farklı gelişmiş
· Felsefe,
· Şiir,
· Komalar,
· Ritim / usullerden,
oluşan dört temel unsur ile birbirinden ayrılmıştır.

· Batı müziği medeniyetten, Doğu müziği maneviyattan, gelen bir müziktir.

· Batı müziği toplumun, Doğu müziği insanın iç dünyasının ürünüdür.

· Batı müziği “bilinmesi mümkün olmayan nesneler bölgesini görmezlikten gelerek nesnellik, pozitiflik, yerellik varsayımına, akla dayanmış iken Doğu müziği daha içsel ve duygulara dayalıdır.

· Doğu müziği bütünsel (küresel), Batı müziği indirgeyicidir.

· Batı müziğindeki oktav sistemi sesleri sekiz notaya ayırarak tam ve yarım seslerle müziği sınırlandırırken, Doğu müziğinde ise ayrıca çeyrek sesler vardır.

Batı’da 400 sene önce, müziği harmonize yapmak ve çoksesliliği yaratabilmek için, komalar (mikro aralıklar) kaldırılarak aradaki sesler atılmış, sesler piyano tuşlarına göre isim aldığı belirtilmektedir.

· Batı müziğinde simetri daha belirgin iken Doğu müziğinde simetri nispeten daha gizlidir.  Özellikle klasik batı müziğinin bu kadar fazla hayranının bulunmasını simetrinin daha kolay algılanıp güzelliğine varılmasına dayandıranlar vardır.

· Batı müziğinde ritim ile melodiyi ayırt etmek kolay iken Doğu müziğinde makam ve melodi girift bir şekilde birbirinin içine geçmiş durumda ve daha ahretle (uhrevi) ilgilidir; anlaşılması kolay değildir. [1]  

Kaynağı ve gelişimi ne olur ise olsun, müzikte de gizli simetri (veya gizli uyum) üzerine kurulu bir yapı olduğu bu yapı simetrik olmasa bile simetriden sezgisel olarak yararlanıldığı çok açıktır.

Her makam ayrı bir simetri içerir, ayrı bir duygu yansıtır. Bu simetri üzerine kurulan müzik simetriden bağımsız değil onunla yoğrulup tam bir bütünlük arz eder. Estetik olan ve güzel müzik eseri olarak değerlendirdiklerimiz de zaten bu türden gizli simetri taşıyanlardır. [2] 


Müzik ile daha iyi bir dünya arayışı..

Müziğin etkileri ve bu etkilerin tespiti de insanoğlunun bilimsel çalışmalarında bir konu olmuştur.

Louis MAKIELLO tarafından "The Mozart Effect" başlıklı Ocak 2012 ayında yayınlanan makalede, “Mozart Etkisi” olarak adlandırılan müzik etkisinin değişik alanlarda araştırılması ve sonuçlarına yer vermiştir:

· Zeka gelişimde müzik etkisi:
Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları tarafından 1995 yılında Mozart’s Sonata for Two Pianos, K. 448 dinleyen öğrencilerin mekansal IQ testlerinde daha iyi oldukları tespit edilmiştir.

· Süt üretimi veriminde müzik etkisi:
Brittany-Fransa’daki rahiplerden sonra byugün İsrail’den İngiltere'ye çiftçiler ineklere klasik müzik çalmaktadır. İspanyol, El Mundo gazetesi, Villanueva del Pardillo’da sağım zamanında Mozart’s Concerto for Flute and Harp in D, dinleyen ineklerin diğer çiftlikteki (28 litre veren)  ineklerden daha fazla, 30 to 35 litre süt verdiklerini yazmıştır.

· Prematüre bebeklerin tedavi başarısında müzik etkisi:
Pediatrics dergisinin Ocak 2010 tarihli sayısında yayınlanan İsrail’li bilim adamlarının bir araştırmasında 30 dakika Mozart dinleyen prematüre bebeklerin diğerlerine göre daha sakin ve iyi kilo aldığı belirtilmiştir.

· Atıksu arıtma veriminde müzik etkisi:
Alman Mundus şirketi 2010 yılında Berlin’deki bir atık su arıtma tesisi’de biyokütle yiyen microplara Mozart’ın Sihirli Flüt’ünü dinletti. Çalışma iptal edildikten aylarca sonra normal şartlarda 7000 m3 olması gereken atığın 6000 m3 olarak çıktığının bulunduğu tespit edildi.

· Bitki büyüme sağlığında müzik etkisi:
Bitkilere müzik dinletme yönünde çalışmalar 1970'lerden beri uygulanmaktadır. Bazı denemelerde yumuşak müzik dinleyen bitkilerin sağlıklı daha sağlıklı büyümelerine karşı rock dinleyenlerde öncelikle yaprak küçülmesi ve müzik yönünün tersine büyüme sonucu 16 günde öldüğü tespit edildi. En iyi sonucu Sitar ile yapılan Hint müziği vermişti.

· Üzüm ve bağ sağlığında müzik etkisi:
Toscana, İtalya’da müzik sever bir bağ sahibinin bağ haşereleri ile daha doğal yöntemlerle mücadele için her gün 24 saat sireyle Mozart dahil klasik eserlerden derlediği bir müziği asmalarına dinletmesi sonucunda hoparlörlere daha yakın sarmaşıkların daha hzlı olgunlaştığını tespit etti. Floransa Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi 2006 yılında benzer bir çalışmada asma başına ve toplam yaprak alanı büyümesi ile üzüm olgunlaşmasında müziğin olumlu etkilerini belirenmiştir.

· Sıçanların labirentlerdeki seyahat etkinliğinde müzik etkisi:
"Mozart etkisi" adlı çalışmaya 1995 yılında katılan Frances Rauscher ana karnından itibaren başlayarak doğumundan 60 gün sonrasına kadar Mozart dinletilen sıçanların sabit dalga boyunda veya, music by Philip Glass’ın minimalist müziklerini dinleyen diğerlerine labirentlerde yollarını daha aza hata ile ve daha hızlı bulduklarını saptamıştır.
  
Müziğin; bireyden yola çıkarak  toplumsal yaşamı etkileyecek yönde kullanımına dair diğer tespitler de mevcuttur:
· Dini müzikler; insanı o anın içine çeker, derin bir huzur ve ruhanilik hissetmesini acılarını unutmaya ve geçirmeye katkı sağlar. 
· Gregoryen İlahileri, sessizce çalışmak ve meditasyon yapmam için uygundur; stresi de azaltabilir.
· Barok müziği, istikrar, düzen, tahmin edilebilirlik, emniyet hisleri, çalışma için zihinsel açıdan uyarıcı bir ortam yaratır. 
· Haydn ve Mozart; konsantrasyon, hafıza ve üç boyutlu algıyı geliştirebilir.
· Romantik müzik; sempati, merhamet ve sevgiyi arttırmak için kullanılabilir.
· İzlenimci müzik (Debussy, Ravel); yaratıcı dürtüleri günışığına çıkarabilir, bilinçaltı iletişime geçilmesini sağlayabilir.
· Caz, blues gibi anlatımcı dans ve müzik türleri; neşelendirir, ilham verir, büyük sevinç ve üzüntüleri açığa çıkarır, espri ve kinayeleri aktarır.
· Salsa, rumba gibi Güney Amerika müzikleri, bedeni harekete geçirir, kalp atışlarını, nefes alış-verişi arttırır.
· Big Band, Pop, Country türleri; hisleri ele geçirir ve kişide mutluluk hissi yaratır
· Baskın ritmleri olmayan ortam ya da New Age müzikleri; zaman ve yer algısını genişleterek canlılık duygusu yaratır.
· Heavy Metal, Punk, Rap, Hip Hop ve Grunge; sinir sistemini harekete geçirerek dinamik bir şekilde hareket etmeyi ve kendini ifade etmeyi sağlar.


Müziği "anadil öğrenme yöntemi" ile  öğreterek çevresine daha duyarlı ve hızlı uyum sağlayabilme yeteneği olan çocuk ve gençler yetişmesine katkı sağlayan Shnichi SUZUKİ "Sevgi ile Eğitmek" isimli eserinde;
"Sebep olmadan sonuç olamaz. İyi bir yetişme tarzı ve iyi bir eğitim, yüksek ve saf bir zekanın yanı sıra üstün duyu ve duygular geliştirir.
İyi çevre koşulları ve iyi eğitimi çocukların güzel ve mutlu yaşamalarına neden olur ki bu da insanlığın geleceği için ümit ve ışık vaat eder.
Yaşayan ağaç tomurcuk verir; her dalında güzel çiçekler açar ve bu doğanın muhteşem döngüsüdür. Bence, insanoğlu da doğayı örnek almalı ve meyve vermelidir. İnsanın hayattaki en önemli hedefi sevgiyi, hakikati, erdemi ve güzelliği aramaktır."
tespitinin ve çalışmalarında elde ettiği sonuçların iyi bir dünya arayışında yararlanılması gereken ipuçları taşımaktadır.

O halde, estetik kriterinin doğadaki gizli veya açık simetriler ile bu simetrilerin sezgisiyle yaratılan güzel müzik eserlerinden birey ve toplumlar yaşam kalitesini yükseltmek ve daha iyi bir dünya için daha fazla yararlanmak gerekmez mi?.

Can EREL
20 Mayıs 2012

Faydalanılan Kaynaklar :

1.     BERKMEN, Haluk; "Mikro ve Makro'da Estetik (1)".
2.     BERKMEN, Haluk; "Mikro ve Makro'da Estetik (2) Altın Oran".
3.     BERKMEN, Haluk; "Mikro ve Makro'da Estetik (3) Kuantum Dünyasında Simetri".
4.     CAMPBELL, D. (.Çeviri: ÇUBUKÇU, Feryal); " Mozart Etkisi", Kuraldışı Yayıncılık; İstanbul; 2002.
5.     ERGÜN, Mustafa; "Estetik (Sanat Felsefesi)".
7.     MAKIELLO, Louis; “The Mozart Effect”.
8.     POPPER, Karl R.; "Daha İyi Bir Dünya Arayışı".
9.     SUZUKI, Shnichi; "Sevgi ile Eğitmek”; Porte Müzik Eğitim; 2010.





Arap Müziğinin Amel formunda bir usul olan 32 zamanlı ve 21 vuruşlu Muhammes, aynı zamanda klasik Türk müziğinin büyük usullerinden biridir. Klasik Türk müziğinde bu usulün 32/4’lük olan ikinci mertebesi kullanılarak peşrev, kâr, beste, tevşih, na’t ve ilahiler bestelenmiştir.http://www.turkmuzigi.web.tr/usul/652-muhammes-usulu

[2] Örnekler:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder