20110113

"Faros"lar...

Yoluma ışık tutanlar... Yön verenler… 


"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır..." 
Giordano Bruno (1548-1600)

İnsan doğar, büyür ve ölür… Ama, başlangıçtan bitişe (kundaktan kefene), iki yol arasındaki tüm yerlerde iletişim, ilişki ve etkileşimle "biri(leri)nden", "birşey(ler)den" ve "bir yer(ler)den"  etkilenir.

Normal şartlara sahip bir sosyal çevrede yetişen bir insanda en önemli etki kaynaklarından biri, diğer bir insandır.

Bu süreçte insan, bir diğerine oranla ayırt edici özelliği olan karakterini de “kabul”leri  ile biçimlendirip izleyerek duygu ve tutum, taklit ederek davranış oluşturur.

Belirtilen dinamik içinde, insanın oluşturduğu davranışta örnek aldığı diğer insan “rol modeli” olarak bilinir. 

Rol modelleri içinde niteliği ile bazıları farklıdır; beraberliklerinde iyiye, doğruya ve güzele yönelimimizi sağlayarak yolumuza ışık tutarlar, yön verirler..

Bilgi,  sezgi ve erdemleri ile ışıkları ile yolumu aydınlatanları, “Faros”larımı yazacağım. 

Can EREL

NOT: Sosyal yaşamımda ilişkisel, iş yaşamımda ilkesel olma yolunda ışık tutanlardan birine daha önce “Arı” başlıklı yazımda yer vermiştim. 

3 yorum:

  1. o zaman sen de bizim faros'umuzsun Cancım; The Erel's demek belki de daha doğru; ailemizin farosu...

    öncelikle hoşgeldin seni bu kanaldan takip etmek inan çok heyecan verici; üstelik çok öğretici ve bilgilendirici. Gerçekten çok değerli bir insansın...senden hep çok şey öğrendim ve şimdi bu öğrenme süreci daha da katlanarak artacak; teşekkürler şimdiden ve gelecekteki paylaşımların için...

    YanıtlaSil
  2. “Eğer hala kızıyorsan kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
    Eğer hala kırılıyorsan gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
    Eğer hala kınıyorsan af makamına ulaşmamışsın denmektir (öfke ve kin seni cayır cayır yakıyor) demektir.
    Eğer hala Allah için sevmiyor ve sevginde ayırım yapıyorsan, hala vesveseye uyuyor içinizdeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir.
    Eğer hala ''Ben'' demekten vazgeçmiyorsan dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
    Eğer hala musibetlere yana yana üzülüyorsan gerçeği bilmiyorsun demektir.
    Eğer hala şikayet ediyorsan hakikati göremiyorsun demektir.”
    Şems-i Tebrizi

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar doğru bilemedim; ama hayatın dokusu ile ilgili güzel bir örnek gibi geldi; paylaşıyorum:

    Charles Plumb Vietnam’da savaşmış Amerikalı bir savaş pilotuydu. 75 başarılı sortiden sonra, uçağına isabet eden bir füze tarafından vurulmuştu. Uçak tam düşecekken, fırlatma kolunu çekerek uçaktan atlamıştı. Paraşütü açılmış, sağ olarak yere inmiş ancak düşman eline geçmişti. Yakalandıktan sonra, altı yılını Vietnam hapishanesinde geçiren Plumb, sonunda bu zor dönemi atlatarak özgürlüğüne kavuşmuştu.

    Şimdi ise yaşadığı bu önemli deneyimin yaşam dersini, verdiği seminerlerde dinleyicileriyle paylaşmakta.

    Bir gün Plumb ve karısı bir restoranda otururlarken, yan masada oturan adamlardan biri yanlarına gelir ve şöyle der:

    - Seni tanıdım, sen Plumb’sın. Sen Kitty Hawk savaş gemisinden savaş jetiyle Vietnam’a uçan kişisin. Ve orada vuruldun.

    - İnanamıyorum. Bu imkansız nasıl bunu bilebilirsin?, der Plumb.

    - Çok iyi biliyorum. Çünkü senin paraşütünü ben hazırlamıştım. Plumb büyük bir sevinç ve minnetle ayağa kalkar ve ona sarılır. Adam “Sanırım paraşüt sana bir problem çıkartmamış” der.

    Plumb ise “Eğer çıkartmış olsaydı bugün seninle burada konuşuyor olamazdım” diye cevap verir. Plumb o gece hiç uyuyamaz, hep o adamı düşünür durur. Acaba deniz kuvvetlerindeyken nasıldı? Kime benziyordu? Beyaz şapkası, lacivert fuları, metal düğmeli ceketiyle yüzlercesinin arasından onu nasıl ayırt edip hatırlayabilecekti. Kim bilir kaç sabah onu görüp ona, bırak “Nasılsın” demeyi nasıl “Günaydın” bile demediğini düşündü. Ne de olsa o bir savaş pilotuydu, diğeri ise sıradan bir denizci.

    O denizci kim bilir günde kaç saat, geminin karanlık hangarında, tahta masaların üstünde, onca ipi ve ipek kumaşları bir cerrah titizliğiyle katlayıp paraşütleri hazırlıyordu. Kim bilir kaç kez elleri bir başkasının kaderini örüyordu. Kim bilir bu eller kaç kez başkasının yaşama tutunmasına yardımcı olmuştu. Üstelik bu kişilerin kim olacağını hiç bilmeden.

    Şimdi ise Plumb, seminerlerinde her gün şu soruyu soruyor:

    “Sizin paraşütünüzü kim hazırlıyor? Herkesin etrafında, onun için bir şeyler yapan, onun hayatını kolaylaştıran, değerli kılan birileri vardır. Sizin paraşütlerinizi hazırlayan kimler?”

    Ve ekliyor:

    “Düşman tarafına düştüğümde sadece bir paraşütüm yoktu. Birçok paraşütüm vardı. Fiziksel paraşütüm, zihinsel paraşütüm, duygusal paraşütüm ve spiritüel paraşütüm benimle birlikteydi. Bunların desteği olmasaydı güvende olamazdım ve başaramazdım.”

    YanıtlaSil